18 Aralık 2009 Cuma

Ben en iyisi kendimi denetleyeyim

Derslerdi, sınavlardı, ödevlerdi derken buraya yazmayalı 3 hafta kadar olmuş, zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışım. 2 yazı yazıp bırakmış gibi oldum, çok boşladım da; neyse ki daha hevesimi tam almadım deli gibi yazıcam.
Buraya yazmadan geçirdiğim 3 haftada sık sık sınava girdim, ödev yaptım, ömrüm boyunca süreklilik halinde yapacağıma inanmadığım bilimum akademik faaliyeti Aralık ayına doldurdum durdum. Fakat aslında buraya yazmadığım dönemde bu akademik koşuşturma haricinde anlatılabilecek kaydadeğer tek şey, girdiğimiz seçimdi herhalde.
Tatilden dolayı okulda pek seçim havası kalmamıştı (zaten bu zamana kadar ne kadar olduğu da tartışılırdı ya...). Üzerine bir de seçim gününe 2 sınav denk gelince hiç hoş olmadı tabii. Seçim günü sandığın oralarda durup tekrar seçimi hatırlattık, oylar kullanıldı falan. Sonra oylar sayıldı, kaybettik (ama söylemeden geçmeyeyim, Çağlar'a 30 -40 oy taktım (: ). Zaten bu işi inanılmaz derecede ciddiye alıp, kafamıza takmamıştık; haliyle ne üzüldük, ne bozarıp kızardık. Normal hayatımıza devam ettik. Kazanan arkadaşlara başarılar diledik, gidip klasik geyiklerimize devam ettik.
Tabii bu seçim günü etrafı pek bir gözlemleme fırsatım oldu. Aday arkadaşlarımızın ve onlara yardım eden arkadaşlarımızın bizim Öğrenci Birliği'ni ne kadar ciddiye aldığını gördüm, canla başla çalışıyorlardı. Vallahi utandım, "İyi ki seçilmemişiz ya!" dedim. Daha aylar önce küfür kıyamet boğaz boğaza gelen arkadaşların 40 yıllık dostluğunu ve aylardır süren sohbet muhabbetin ardından 1 haftada bize ne kadar yabancılaştıklarını gördüm. Bilipte tanımadığım insanların kıytırık bir unvan için ne kadar küçülebildiklerini bile gördüm. Bir de çok basit ama etkili bir seçim stratejisine şahit oldum. Ama öyle birşey ki; propaganda, afiş, vaat falan gerek yok bunlara: Oy pusulasında adayın yerini söyle yeter. E garipsedik tabii bunları.
Sonra hayatta yaşadığınız her andan çıkarılabilecek sıradan sonuçlar gibi, tabii ki bende bu gözlemlerimden birkaç sonuç çıkardım. Misal; birşeyi çok istiyorsunuz. Ama o kadar çok istiyorsunuz ki; sürekli ona ulaşabilmek, sahip olabilmek için planlar kuruyorsunuz. Emek harcıyorsunuz, gerektiğinde kural tanımıyorsunuz. Şüphesiz ki, ona ulaşırsınız. Fakat kırılma noktası burada olur ki: Ona ulaştıktan, onun tadını aldıktan sonra onu asla bırakmak istemezsiniz ve onu kaybetmemek için korursunuz, korurken önlemler, kimi zaman önemli kararlar alırsınız ve değişirsiniz. Bu değişim her türlü olabilir: Kimi zaman bir dostunuzu, kimi zaman selam verdiğiniz birini tanımaz olursunuz. Bazen ilkelerini çiğnersiniz, onun dışındaki ideallerinizi hiçe sayarsınız. Ona ulaştıktan sonra siz siz olmazsınız, o sizi bozar. Bu, ona ulaşmadan önce bozulmanızdan daha tehlikeli bir durumdur, çünkü ona ulaşmadan evvel kulak verirsiniz etrafınıza, kendinize gelmek için hala vaktiniz vardır. Fakat sonrası; bu ihtimali öyle önemli bir ölçüde düşürür ki, geri dönülmez bir noktada bulursunuz kendinizi. Yani; bu örneğe uyarlayacak olursak, koltuk adamı bozar. O yüzden dedim ki seçimden sonra kendi kendime, her ne kadar öylesine de girmiş olsak, bu işi kendimize tasa etmemişsek bile, iyi ki seçime girmişiz ama iyi ki seçilmemişiz.
İyi ki seçime girmişiz, çünkü bundan sonra Çağlar'la "Abi bir seçime de girmedik" demeyiz. Üstelik hiçbir hırs, hile, hurda yapmadan sürdürdük kaybedene kadar. Kimsenin önünde oy için eğilip bükülmeden girdik seçime, sadece hatırlattık. Çünkü zaten oy veren arkadaşlarımız bizi tanıyan, samimiyetimize inanan insanlardı. İyi ki de seçilmemişiz; belki koltuk bizi bozardı. Yani Çağlar'ın ağzından çok duydum "Rektörlükteki çaycıyı bağlıcaz, transkriptimizi beleşe alıcaz!" gibi sözleri (:
Böylece başımızdan bir seçim geçti gitti. Seçilen arkadaşlar umarım ki güzelce çalışıp öğrenciye bilimum avantaj ve alternatif sağlarlar. Belki biz de bu sayede kalan öğrenciliğimizi daha rahat, daha olanaklar içinde geçiririz. Artık olduğu kadar (:

(Bu arada burada başka birkaç şeyden de bahsedecektim de baktım yazı uzuyor, onları yarına bırakayım dedim. Bir daha da okuyanı yorup böyle uzun yazılar yazmayacağıma söz veriyorum. Hani o kadar seçime girdik, hakkında yorum yapmamışta olmayalım.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder