28 Ocak 2010 Perşembe

An unknown trip to the equilibrium point



Klasik bir ara tatil vakti ve sabahın 5'inde uykusuz uykusuz oturuyorum (Aslında uyudum sonra tekrar uykum kaçtı ve uyandım). Uyandıktan yaklaşık 10 15 dakika sonra annem görevini "Oğlum uyumadın mı hala? Yatarken gözlüğüne dikkat et, kırma yine." sözleriyle yerine getirmiş bulundu. Açıkçası bu uyuyup uyanmalarımı, bazen uyuyamamalarımı biraz da heyecana bağlıyorum: Çok tabii bir heyecan.

Yüzyıllar önce bir şehir kuruldu ve bu şehirde insanlar ticaretle para kazanırlardı. Gel zaman git zaman, bu adamlar alıp verip ekonomiye can vere vere parayı nasıl saklamaları, harcamaları, idareli kullanmaları ve kazanmaları gerektiğini öğrendiler; kuşaktan kuşağa aktardılar. Geçen yüzyıllar boyunca medeniyetler yıkıldı, yenileri kuruldu. Bu tarih ne Keloğlan'lar, ne Galileo'lar, ne Kavalalı Paşa'lar gördü ama onları yokedemedi. Orada doğan her çocuk dünyaya gözlerini bir broker olarak açtı. Kapitalizme en hızlı onlar ayak uydurdu, Adam Smith'i en çok onlar sevdi. Memleketin çıkardığı her 3 zenginin 2'si oralıydı. Orası: Kayseri.

Evet; haftaya salı sabahı muhterem ve yakın Kayserili dostlarımın daveti üzerine, 2.memleketim olarak kabul ettiğim bu Anadolu'nun Mekke'si (Konyalı arkadaşlar da "Biz Anadolu'nun Medinesiyiz!" diyor. Böyle tinsel kapışmalar güzel tabii, maneviyatımız kuvvetleniyor.) güzel şehre gideceğim. Geçende karar verdim, 3 günlük ziyaret sırasında bir günlük tutacağım. Sonrasında da bu günlüğü burada paylaşabilirim. Sırrı açığa vurmak, herkese kazandırmak lazım.

1 yorum:

  1. kayseri şehrinin sezar adına kurulduğunu isminin de burdan geldiğini biliyor muydunuz?

    nasıl mı? şöyle: Sezar'ın latincedeki yazılışı Caesar'dır ve Kayzer diye okunur yaa yaa lat101'den öğrendiğim tek şey.

    YanıtlaSil