9 Mayıs 2010 Pazar

İdeolojik bağlamda "özel okul çocuğu" olmak...

Son 1-2 gündür çok sevdiğim arkadaşlarımın bloglarında sürekli "Sabancı Üniversitesi'nde öğrenci olmak", "özel okulda okuyan zengin piçleri" temalı ironik yazılar görüyorum. Gündemi eskisi kadar sıkı takip etmeyen biri olduğum için öncelikle okulumla ilgili yeni bir gelişme olduğunu zannettim. Sonra oda arkadaşım ülkenin değil, kendi arkadaş ortamının gündeminde böyle bir gerilim olduğu konusunda beni uyardı (kendisinin de bu konuyla ilgili kinaye dolu bir yazısı var, çok başarılı). Ben de zaten kendi kendime lise yıllarımdan beri özel okulda okumak ve bu durumun toplumda sosyo-ekonomik olarak ne kadar adil olup olmadığı üzerine kafa patlatırdım. Bu yüzden Sabancı Üniversitesi'nde bir özel okul çocuğu olmak nasıldır, argümanım nedir, ne değildir bunları bir paylaşmak istiyorum.

Efem huyumdur, ortaya bir argüman atıyorsam kendi hayatım üzerinden örneklendirme yapmayı severim. Bu nedenle konunun içinde yer almış bir şahıs olarak "özel okul çocuğu" olma sürecinde neler yaşadığımı ve nasıl sonuçlandırdığımı kısaca anlatmak istiyorum: Bilenler bilirler; ortaokulum bir devlet okuluydu, lisem İstanbul'da sıradan bir yurdum Anadolu lisesiydi ve 15 yıl boyunca Anadolu yakasının en düşük gelirli-orta direk aile bulunduran mahallelerinden birinde ikâmet ettim. Eklemek isterim ki ailemin mesleki olarak devlet memurluğu geçmişi vardır, ikisi de emeklidir. Anlayacağınız orta gelirli bir ailenin çocuğuyum.

Yine bilenler bilirler ki, ideolojik olarak üniversite öncesindeki yıllarımda katı bir tutuma sahip olmam dolayısıyla özel okul ve türevlerine karşıydım (yani az sonra acımasızca eleştireceğim kitleden biriydim). Tercih döneminde ısrarla devlet okulu istememe rağmen ailem eğitim kalitesini bahane ederek beni özel okullara vermeye zorladığında, üzerine Sabancı Üniversitesi çıktığında son derece gönülsüzdüm. Zaten program olarak istemediğim ne varsa buradaydı.

Sonra Sabancı'yı tanımaya başladım. Önce bir kitleyi tek tipleşmiş olarak kabullenemeyeceğimi anladım, harika arkadaşlıklar kurdum. O kadar muhteşem insanlar tanıdım ki şu okulda, sayısız vasfı ve sahip olduğu fırsatlara rağmen sorumluluk duygusu gelişmiş ve böbürlenmeden yaşayabilen karakterleri vardı. Sonra akademiyi tanıdım. Dürüst, ahlaklı ve öğrenci dostu bir akademisyen nasıl olunurmuş, bir ders öğrenciye nasıl sevdirilirmiş daha hazırlık senemde (bkz. Engin Kılıç) bunu gördüm. Okulun tanıtım ekibine girip 3 yıl çalıştım ve çalışanları tanıdım; ne kadar iyi niyetli, canla başla öğrencinin dostu olarak çalışan insanlar gördüm. Tabii ki son 2 yılda gelen zamlar ve 1 2 ufak sorun tadımızı da kaçırdı ama mesele bu değildi ki! Mesele böyle bir haksızlığa beraber küfür savurabileceğim onlarca adam bulabilmekti bu okulda, ki buldum da (her ne kadar 3000 kişi böyle olmasa da, zaten olmasın da gerçi). Yani Sabancı bana bir meseleye sığ değil; geniş ve farklı taraflardan bakabilmeyi, gerçek üniversitenin ne olduğunu, buna ek olarak (ve en önemlisi) "özel okul piçleri"nden de dost, kardeş olabileceğini öğretti.

Gelelim bu yukarıda bahsettiğim kitleye: Devlet okullarında okuyan bir grup insan var (hem lisemden, hem de ondan bağımsız olarak devlette okuyan kimisini kardeş bildiğim ve çok sevdiğim arkadaşlarım var. onların bu konuda aşağı yukarı ne düşündüğünü biliyorum ve onları kesinlikle bu tartışmanın haricinde tutuyorum). Bunların özel okullarla ilgili birkaç cümleyle açıklayabilecekleri 1 2 argümanları var. Aklıma gelenleri tek tek cevaplamak istiyorum:

-Safsatalar-

Safsata 1: "Özel okul zengin çocuklarının yeri zaten!"

Okulumun Tanıtım Ofisi'nde 3 yıl çalışmış ve hemen hemen tüm istatistikleri görmüş biri olarak: Sabancı Üniversitesi'nin %48'i; ya öğrenim ücretinin belli bir miktarından tamamına kadar muaf tutulmaktadır, ya da aylık ihtiyaç bursu, öğrenim ücretini karşılayan ihtiyaç bursu gibi burslar almaktadır. Bu burslar öyle kolay kolay kesilmez, okulun 10 yıllık tarihinde bursu kesilen birkaç kişi vardır. Kaldı ki kendimden örnek vererek bunu yeterince çürüttüğüm kanısındayım.

Safsata 2: "Burslular neyse de, burssuzlar bi' bok yapmadan geçiyorlar!"

E senin okulunda ne kadar bi bok yapmadan ders geçen adam varsa, benim okulumda da o kadar vardır elbet. Onun dışında neler oluyor sana söyleyeyim mi?
Sen 9 tane ders alıyorsun, çoğuna gitmeyip Taksim'de sürtüyorsun, kendini bi bok zannedip "özel okul çocuğu yeaa" diyorsun, tabii bunu Taksim'de iki yere takılıp derin olduğunu zannettiğin bir sohbette bulunup entellektüel kimliğinle yapıyorsun. Sonra son 1-2 gün sınavına çalışıp giriyorsun; başarısızsan ya kalıyorsun ya da ortalama çok düşük diye geçiyorsun, başarılıysan da iyi not alıp kendini bi bok zannediyorsun. "Ben alanımda iyiyim ya, kesin özel okul çocukları bi bok yapmadan geçiyordur!" diyorsun üzerine küstahça.
Ben ne yapıyorum? Allahın dağında hergün derse giriyorum (en salmış halim bile senden daha disiplinli, emin olabilirsin), ödev ve proje yapıyorum. Ne yaptıysam elimden geldiğince öğrenmeye çabalıyorum. Kendini yurtdışında aşıp burada ego tatminine doymayan, alanında bir numara hocalarıma kendimi kanıtlamak için 20lerimin başında bi tarafımdaki kılları ağartıyorum. Sonra ne oluyorum? Özel okul çocuğu.
Karar okuyanın olsun.

Safsata 3: "Özel okul çocuğu fakirin, mazlumun halinden ne anlar? Kapitalist onlar, tuzları kuru. Bizim gibi acı çekmiyorlar, asıl öğrenci biziz."

Ulan 4 yıl boyunca kızlara hava olsun diye 2 tane Ergenekon eylemine gidip "Troçkistim ben!" falan dedikten sonra, fıldır fıldır kariyer günleri kovalayacaksın. Aynı kapıya çıkmayacakmısın benimle, neyin artistliğini yapıyorsun?
Tamam; aramızda durumu çok iyi olanlar, hatta ek olarak kimsenin halinden anlamayanlar da var ama sen kimsin de hepimizi bir tutuyorsun? Okulun içinde kaç tane hem okuyup, hem çalışan adam hiç düşündün mü? Nerden biliyorsun acı çekmediğimi, tuzumun kuru olduğunu?

Hepsini geçtim. Sevgili çakma entel/politik/özel okul çocuğu sevmeyen arkadaşım! Sen samimiyetle savunmasan bile bende senin gibi eğitimde fırsat eşitliğini savunuyorum. Keşke Iğdır'daki çobanın da parası olsa da bir özel okulda okuyabilse, haklısın. Bunun geçici çözümü de, kalıcı çözümü de iyi bir eğitim alıp, alanında belirli bir başarıyı yakalayıp kazandığın her 2'ten 1'ini o çoban için harcamak (bu kadar beylik laflar eden senin için çok ütopik gelmemesi lazım). Bir anlamda, çağımızın sistemi "serbest piyasaya dayalı, rekabetçi vahşi kapitalizm" ile adeta t****k geçmek. Bunu yapabiliyorsan zaten yukarıda aleyhinde ne söylediysem hepsini yutarım, yerime oturur, susarım. Seni takdir etmekten başka birşey de yapmam. Fakat 4 yıl nutuk atıp, benim üzerimden prim yapıp mezun olduktan sonra Unilever Marketing Department'ın 4500bilmemkaçTL maaşına tav oluyorsan eğer, çok afedersin ama y*vşağın tekisin.

Biraz sert bir üslup kullanmış olabilirim yalnız kesinlikle devlet okulunda okuyan öğrenci arkadaşlarımı hedef almak istemedim, bahsi geçen şahıslar kendini genius zannedip beni ve benim gibileri özel okulda okuyorum diye idiot ve kötü adam ilân etmeye çalışanlardır.

1 yorum:

  1. Senin ben özet akışına abone olurum ulen! O özet akışını haber başlıkları uygulamasıyla masaüstüme taşır takip ederim hatta.. Klavyene sağlık Veyso Ağbey:))

    YanıtlaSil